Gezi

Yüksek Hızlı Tren Macerası

Bayram tatili yolculuk rotama karar verdiğimde bu macera aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Türkiye’de yüksek hızlı tren hizmet vermeye başladığından beri bu keyfi yaşamak için fırsat kolluyordum. Doğru zaman gelmişti.

Tatilimin ilk rotası Ankara’ydı. Ankara’dan ise Mersin’e kardeşlerim ile kara yolu yolcuğu yaparak devam edecektik. İstanbul-Ankara biletini aldıktan sonra Ankara-Mersin arası kaç saat sürer diye ağabeyim ile telefonda konuşurken ağabeyimden gelen altın değerindeki fikir ile Ankara’dan Karaman’a kadar yüksek hızlı tren ile geçmeye karar verdim. Ağabeyim de Karaman tren istasyonundan beni alacak ve yolumuza devam edecektik. Evet, gerçekten böyle oldu, bir deneyim için tren istasyonunda ağabeyimi beklemeyi yeğledim.

Yüksek Hızlı Tren bilet alım aşaması;
Bu aşama gerçekten biraz karmaşık. Ben direkt TCDD’nin web sitesinden alabileceğimi umarak, linkini ziyaret ettim. Seferler mevcuttu fakat bilet alabileceğim bir bölüm göremiyordum. Gözlerimi ekrana dikip detaylıca baktım, yok yahu yok demekten kendimi alamadım.

Biraz uğraştıktan sonra biletimi bir diğer sayfadan almam gerektiğini öğrendim. Nereden nereye bilgilerini girdikten sonra kendime uygun olan seferi seçtim. Sistem manuel olarak işlediğinden seferi seçtikten sonra devam dedikten sonra koltuk seçimi sayfası açıldı.

Bu deneyimin eksiksiz olması adına business bilet almayı tercih ettim. Yol boyunca çalışmayı da planladığım için tek kişilik masa kenarında bir koltuk seçimi yaptım. Burada bilmediğim bir detay vardı. Ankara’dan Karaman’a direkt tren bulunmuyordu. Konya’ya kadar tren ile Konya’dan Karaman’a ise otobüs ile devam etmem gerekiyordu. Bu yüzden iki defa koltuk seçimi yaptım. Ankara-Konya arasında koltuk seçimi yaparken uzun uzun birbirini kovalayan vagonlar yerini küçük geleneksel bir otobüs şemasına terk etmişti. Nihayetinde koltuklarımı seçip biletimi aldım.

Aradan iki gün geçmiş ve biz tatil planımızı değiştirmiştik. Yüksek hızlı tren biletimin de değişmesi gerekiyordu. Bunun için bilet detaylarına erişip müşteri hizmetleri aracılığı ile biletimin gününü değiştirmek için sisteme girdiğimde gördüğüm bilet değiştir düğmesi yüzümde bir tebessüme sebep oldu. Müşteri hizmetlerinde sıra beklememe gerek kalmadan biletimi değiştirebilecek olma düşüncesi beni heyecanlandırdı. Hızlı ve kolay bir şekilde biletimi değiştirdim.

Seyahat günü geldi.

Sabah erkenden soluğu tren garında aldım. Evet, Avrupa’da bir çok kez yüksek hızlı tren deneyimi yaşamıştım fakat bu sefer biraz daha heyecanlıydım. Doğruca gişeye gittim ve internet üzerinden bilet aldığımı, bastırmam gerekip gerekmediğini sordum. Buna gerek olmadığını sistem üzerinden kimliğim ile bilet detaylarıma ulaşabileceklerini söylediler.

Trenin perona yanaşma saati yaklaştığında ben de usulca güvenlik kontrolüne doğru ilerledim. Bir tren yolculuğu için bence bu denli güvenlik kontrolüne gerek yoktu. X-ray cihazından geçtikten sonra peronda vagonumun denk geleceği kısma doğru ilerledim.

Tren perona gelmiş, her vagonun kapısı açılmıştı. Bir tek benim bineceğim vagonun kapısı açık değildi. Bir süre bekledim. Sonra gidip bir düğmesi diye baktım. Düğme yordamı ile kapıyı açtıktan sonra koltuğuma ulaşıp, yerleştim. Koltuk oldukça rahattı. Masa mesafesi ve masada bulunan genişlik ayarlama aparatı gerçekten taleplerimi karşılıyordu. Koltuğun altında yer alan priz ile bilgisayarımı şarj ederken, raillife isimli dergiyi karıştırmaya çoktan başlamıştım bile. Bir süre dergi okuduktan sonra bilgisayarımı açıp çalışmaya başladım. Burada beni hayal kırıklığına uğratan nokta trende wi-fi bulunmuyor olmasıydı.

Kulağımda kulaklığım, bilgisayarımda çalışırken servis sehpası ile yanıma gelen hostes kahvaltı için ne arzu ettiğimi sordu. Bir kahvaltı tabağı ve kahve istedikten sonra çalışmalarıma devam ettim.

İkram edilen hazır kahve biraz ilginçti. Because it was a stick coffee. Paketi ile birlikte suyla buluşturduğum kahveyi yine paketi vasıtasıyla karıştırdım. Tadı muadillerine göre gayet iyiydi. Elimde kahvem gözlerim yollara dalarken, biraz yeşillik görmeyi ummuştum.

Kısa süre içerisinde Konya’ya vardık. Tren istasyonunun hemen yanında bulunan otobüsler aktarma noktasını işaret eden tabelasının ok yönünde bulunuyordu. İki dakika sonra otobüsüme bindikten sonra bu sevimli eski pek konforlu olmayan bu otobüs ile Karaman’a geçtim. Evet, yolculuğun bu kısmı biraz yorucu oldu ama nostalji kokuyordu.

Otobüs yolculuğumuzun sonu Karaman tren istasyonu idi. Burada ağabeyimi beklediğim süreçte tren istasyonunu keşfetme vaktim oldu. Küçük, derli toplu tren istasyonu gayet iyiydi. Tek sorun kafeterya tabelasının içinin boş olmasaydı. Bir kafeterya bulunmuyordu. Soğuk kahve bulmayı çok da ummadığım eski büfeye doğru yöneldim. Dolapta gördüğüm kahve beni çok mutlu etmişti.

Kahvemi yudumlarken bir evsiz amca ile sırt sırta vermiş banklarda oturarak kitap okuyorduk.

Ağabeyim ile buluştuktan sonra maceramı yazmak için sabırsızlanıyordum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir